KORONAVİRÜS: KEHANET VE BİLİM
Nayan CHANDA’nın ODTÜ Yayıncılık tarafından Türkçe’ye kazandırılan “Küreselleşmenin Sıradışı
Öyküsü” kitabı…
2009 yılında Türkiye’de ilk baskısını yapan kitap, 2007 yılında Yale Üniversitesi tarafından Amerika’da
yayınlanmıştır.
Chanda, küreselleşmeyi ilk insan fosillerinden yola çıkarak M.Ö. 50.000 yılından bugüne değin uzanan
destansı bir yolculuk olarak görmekte ve her dönemin farklı aktörleri ile küreselleşme hikâyesine katkı
sağladığını ifade etmektedir. Kadim ticaretten e-ticarete, vaizlerden maceracılara, kölelere, profesyonellere, mikroplara kadar küreselleşmeye katkı sağlayan aktörleri akıcı bir dille anlatan kitap,10 bölümden oluşmaktadır. Birbirinden ilginç bilgilere ulaşacağınız kitap, küreselleşme çalışacaklara çok fazla kaynak da sunmaktadır.
KISACA KÜRESELLEŞME
Küreselleşmeyi Buzul Çağı’nın sonlarında Afrikalı atalarımızın kıt kaynaklar nedeniyle yiyecek bulmak ve güvenlik ihtiyacı için yerlerini terk etmeleri ile başlatan Chanda alışverişi, küreselleşmenin tarih boyunca en önemli aktörü olarak görmektedir. Aylarca yol alan deve kervanları, muson rüzgarlarına göre şekillenen yelkenliler, konteynır gemileri ve şimdi internetten alışveriş…
Bir zamanlar Hindistan’da el dokuması yapanlar bugünlerde çağrı merkezinde telefonlara bakıyor, yazılım programlıyorlar. Diğer taraftan vaizlerin küreselleşmeye etkisi yadsınamaz. İkna yetenekleri ile insanları dünyanın en ücra köşelerine göndermeyi başardılar. İbn-i Battuta, Macellan gibi maceraperest gezginler turizmin öncüleri oldular. Büyük liderler de küreselleşmeye önemli katkı
sağladılar. Fetih arzusu ile gen, bitki ve hayvan örneklerinin yer değiştirmesini sağladılar. Kölelerin uzak diyarlardan koparılıp bambaşka coğrafyalara taşınması, mikropların da kıtaları aşmasına yardımcı oldu. Günümüze doğru yaklaştıkça modern ticaret dünyayı küresel bir köy haline getirdi.
KARANTİNANIN DOĞUŞU
Kitap okuyucuya küreselleşmenin hikâyesini anlatırken aslında tarihi, insanın etkilediği ve etkilendiği her şeyin hikâyesi şeklinde sunmaktadır. Sayfaları çevirirken onlarca anekdot içinde adeta kayboluyorsunuz. Bunlardan biri de mikropların\virüslerin küresel aktör olarak hikâyeleri…
Kitapta mikroplara dair onlarca örnek bulunmakta. Bunlar arasında dikkat çekenlerden biri karantinanın doğuşunu anlatan bölüm. Yolcuların karantinaya alınması ile ilgili bilinen ilk örneğe 1377 yılında rastlanılmaktadır. Venedik kolonisi Ragusa tarafından Dalmaçya sahilinde uygulanan karantinada vebadan kaçanlar gözaltında tutuldular. İtalyanca quarantenaria’dan karantina kelimesi türerken, bulaşıcı hastalıkla mücadele etmek için gözlem yerleri, tecrit odaları, dezenfekte yöntemleri de geliştirilmeye başlanmıştır.
Kitapta Güney Amerika’daki milyonlarca yerlinin ölümüne neden olan ithal çiçek hastalığı gibi onlarca bulaşıcı hastalık anlatılmaktadır. Corona’ya giden yolda, yaklaşık 100 yıl önce yaşanan salgının anlatıldığı bölüm ise dikkat çekicidir.
İSPANYOL GRİBİ
Bugün tüm dünyayı saran Corona virüs salgınından yaklaşık yüzyıl önce İspanyol gribi vakası yaşanmıştı. 1918 yılında özellikle İspanya’da etkili olan hastalığın Çin’den geldiği düşünülmektedir.
Avrupa’da ortaya çıktıktan bir yıl sonra Amerika’da görülen grip, Amerikan nüfusunun neredeyse 1\3’ünü etkilemiştir. Dünya nüfusunun ise 1\5’ine bulaşan grip 40 milyona yakın ölümün faili olarak kabul edilmektedir (Bazı kaynaklarda ölü sayısının 100 milyona ulaştığı yazmaktadır). Hastalığın adının İspanyol gribi olmasının sebebi ise hastalıkla ilgili bilgilere İspanya’da sansür uygulanmamasından
dolayı vaka sayısının diğer ülkelere göre daha çok görüldüğü düşüncesi idi.
Ünlü grip uzmanı Shortridge, dünyada bilinen tüm grip salgınlarının Çin’de, insanlar ile hayvanların yanyana yaşadığı yoğun nüfuslu kentlerden çıktığını düşünmektedir. I.Dünya Savaşı sırasında da Çinli işçilerin müttefik güçler için Avrupa’ya çalışmaya giderken yanlarında grip salgınını başlatan virüsleri götürdüğü ve İspanyol gribini başlattıkları düşünülmektedir.
KİTAPTAN İLGİNÇ BİR ALINTI
“… Bir sonraki grip salgını SARS 2003 yılında ortaya çıktığında, yalnızca altı ay içinde Çin’den Güney Afrika’ya ve Avustralya’ya ve Brezilya’ya yayıldı. SARS ilk kez, Çin’in güneyindeki Guangdong eyaletinde, bazı insanlar akşam yemeğinde vahşi misk kedisi yerken ve yemekleriyle birlikte, insanların bağışıklıklarının olmadığı yeni mutasyona uğramış CORONA virüsü yediklerinde görüldü.
Yemek yiyen Çinlilerden biri, son derece bulaşıcı olan hastalıkla Hong Kong’a gitti ve bir otelde kaldı.
Dünyanın en önemli turist ve iş merkezlerinden biri, kısa zamanda dünyanın en bulaşıcı hastalığını en fazla yayan yer haline dönüştü…”
Hikâye çok tanıdık değil mi?
Hastalık ilk kurbanlarını alınca Dünya Sağlık Örgütü uluslararası yolculuk konusunda tavsiyelerde bulunmaya başladı. Birçok uçuş iptal oldu. Havaalanları ıssızlaştı, yüzü maskeli insanlar her yerde görülmeye başlandı, okullar ve işyerleri kapandı. Pekin’de üç hastane mühürlendi. Evden çıkma yasaklarını okul, sinema ve eğlence yerlerinin kapatılması izledi. Akabinde dünyanın pek çok yerindeki
liman ve havaalanlarında katı uygulamalar başlatıldı. Yüzyıl önceki İspanyol gribinden dört kat öldürücü olan bu yeni virüs kurbanlarının %10’unu öldürdü.
Virüslerin küreselleşme hikâyesini çok daha eskilerden bugüne anlatan kitap fazlasını merak edenler için yeterince bilgi sunmakta. Aynı zamanda insanlığın M.Ö. 50.000 yılında başlayan yolculuğunu çok keyifli takip edebileceğiniz bu kitabı şiddetle tavsiye ederim.
SONUÇ YERİNE… KEHANETTE BULUNMAK!
Bu kitapla tanıştığımda yıl 2013’tü. Kitabın virüslerle ilgili bölümünü okuduğunuzda Çin kaynaklı virüslerin tüm dünyaya belli aralıklarla nasıl yayıldığını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Eğer 2013 yılında insanların her geçen gün daha fazla noktaya yolculuk ettiği bilgisini de üzerine ekleyerek“Önümüzdeki yıllarda Çin’den tüm dünyaya hayvanlardan kaynaklı bir bulaşıcı ha stalık yayılacak ve birçok ölüme neden olacak” diye bir tweet atsa idim KAHİN mi olacaktım yoksa BİLİMSEL öngörüde mi bulunmuş olacaktım?
Kararı size kalmış… Ama isterseniz on sene sonrasına şu anda bir tweet atın!